Sosyal medyada malumunuz bilgiler epey dezenformasyona uğramakta. Maslow’un motivasyon teorisi de bundan yıllardır epey nasibini almış konumda desek yeridir. Maslow’un “A Theory of Human Motivation” adlı makalesine dayanarak pek çoklarının “Maslow’un Piramidi/İhtiyaçlar Hiyerarşisi” adıyla da andığı motivasyon teorisine değineceğiz.

İlkin kategorizasyona değinelim. Bilhassa biz yönetim biliminde motivasyon teorilerini içerik (content) teorileri ve kapsam (process) teorileri olmak üzere ikiye ayırıyoruz. İçerik teorileri insanların ne tarafından motive olduğuna odaklanırken kapsam teorileri insanların nasıl motive olduğuna odaklanır. Maslow’un motivasyon teorisini içerik teorileri bağlamında değerlendiriyoruz, zira o da nasıl motive olduğuna değil, ne tarafından motive olduğuna odaklanmaktadır.

Bilindiği üzere fizyolojik ihtiyaçlar, güvenlik ihtiyaçları, sevgi ihtiyaçları, saygı ihtiyaçları ve kendini gerçekleştirme ihtiyacı olmak üzere 5 temel ihtiyaç sıralamaktadır Maslow. Bunların ne olduğuna değineceğiz elbet, ancak ilkin Maslow’un piramidin gerçekleşmesi için şart koştuğu ön koşulları listelemeliyiz:

Temel İhtiyaçların Karşılanması İçin Ön Koşullar

Konuşma özgürlüğü, başkalarına zarar verilmediği sürece istediğini yapabilme özgürlüğü, kendini ifade etme özgürlüğü, araştırma ve bilgi edinme özgürlüğü, kendini savunma özgürlüğü, adalet, hakkaniyet, dürüstlük, grup içinde düzen gibi birçok koşulu Maslow’un temel ihtiyaçların için ön şart koştuğu koşullardır (Maslow, 1943: 11).

Bu koşulların kendi başına bir amaç olmadığını da söylemek gerekiyor. Maslow’un bu koşulları öne sürmesinin sebebi bunlar olmadan temel tatminlerin ciddi tehlike altında olmasıdır. Konu ile ilgili bazı istisnalara değinirken ön koşullara tekrar değineceğiz.

Fizyolojik İhtiyaçlar

Nefes almak, su, gıda, homeostaz, uyku gibi ihtiyaçlardır. Maslow bu ihtiyaçların bir listesini yapmanın pek mümkün olmadığını dile getirmekte. Eğer bu ihtiyaçlar hiç tatmin edilmezse ortalama bir insan için özgürlük, sevgi, toplumsal saygı gibi kavramların pek bir değeri olmayacağını da söylemek gerekir. Ancak bu her insan için böyle değildir, ve tamamen tatmin edilmesine de gerek yoktur. Her ihtiyaç için bu durum geçerlidir, istisnalarına ve hiyerarşinin katı olup olmadığına ileride bakacağız (Maslow, 1943: 4).

Ancak buraya bir parantez açmak gerekiyor ki o da cinsellik. Cinsellik özü itibariyle fizyolojik ihtiyaç olarak değerlendirilebilir Maslow’a göre, ancak cinsel davranışlar tekli değil çoklu belirlenir. Bir kişide cinsellik sevgi ihtiyacı olarak açığa çıkabilirken bir başkasında fizyolojik ihtiyaç olarak açığa çıkabilir. Dolayısıyla cinselliği fizyolojik yahut sevgi kategorisine kesinkes koyamayız, cinsellik ihtiyacı çoklu belirlenir (Maslow, 1943: 10).

Güvenlik İhtiyaçları

Fizyolojik ihtiyaçlar yeterince karşılandığında bu sefer güvenlik ihtiyaçları istenmeye başlar. Güvenlik ihtiyaçları sadece fiziksel tehlikelerden korunmayı değil aynı zamanda düzen, istikrar, öngörülebilirlik gibi faktörleri de içerisine alır. Bu ihtiyaç en çok çocuklarda gözlemlenmektedir (Maslow, 1943: 6-7). Bu ihtiyaçların çocuk yaşta olumsuz yönde etkilenmesi geleceği de etkileyecektir. Söz gelişi, ebeveynleri sürekli kavga eden bir çocuk ev ortamında kendini güvende hissetmez. Bu durum onun için dünyanın tehlikeli ve istikrarsız bir yer olduğu algısını pekiştirebilir. Fark edildiği üzere yetişkinlerden bir örnek vermedik, zira yetişkinlerde ekseriyetle bu ihtiyaç tatmin olmuş vaziyettedir. Temel tehditlerden (cinayet, zorbalık, vahşi hayvanlar, saldırı, suçlular) uzak olma, huzurlu ve sorunsuz işleyen bir toplum bu ihtiyacı büyük ölçüde karşılar. Bundan dolayı çoğu sağlıklı, normal ve şanslı yetişkinde güvenlik ihtiyacı görünmez desek yeridir. Nevrotik veya nevrotiğe yakın bireylerde, ekonomik ve sosyal olarak ezilenlerde daha ziyade bu ihtiyacın eksikliği görülmektedir (Maslow, 1943: 8-9).

Sevgi İhtiyaçları (Sevgi, Şefkat ve Ait Olma)

Sevgi ihtiyaçları hem sevgi vermeyi hem de sevgi almayı kapsar. Arkadaşlar, sevgili, eş, çocuklar gibi şefkate dayalı ilişkiler kurma, bir grubun parçası olma arzusu da diyebiliriz buna. Aç bir insandan beklediğimiz genel olarak sevgiyi küçümsemedir, ancak karnı doyduğunda ve kendini güvende hissettiğinde bu ihtiyacın yokluğunu net bir şekilde hissedecektir (Maslow, 1943: 9, 10). Bunun istisnalarına da değineceğiz.

Saygı İhtiyaçları

Birey sadece grubun bir üyesi olmakla yetinmez; aynı zamanda o grup içinde değerli ve yetkin bir birey olarak da tanınmak ister. Maslow’un bu ihtiyacı kendine saygı ve başkalarından saygı olmak üzere ikiye ayırmaktadır. İlkine gücü, başarıyı, yeterliliği, özgüveni vb. faktörleri ekleyebiliriz. İkincisine ise itibar, prestij, statü, tanınma, takdir ve önem arzusu gibi faktörleri ekleyebiliriz. Bu ihtiyaçların temelinde gerçek kapasiteye, başarıya ve başkalarının hak edilmiş saygısına dayanan sağlam bir öz değer duygusu yatar diyebiliriz (Maslow, 1943: 10).

Kendini Gerçekleştirme İhtiyacı

Diğer tüm ihtiyaçlar büyük ölçüde karşılansa dâhi insan eğer potansiyeline uygun olanı yapmıyorsa yeni bir huzursuzluk ve tatminsizlik ortaya çıkacaktır. Maslow bunu kısaca “Bir insan ne olabilirse o olmalıdır.” demektedir. Kişinin potansiyelindeki kendini gerçekleştirme eğilimidir bu. “Kişinin giderek daha fazla olduğu kişi olma, olabileceği her şey olma arzusu” olarak da ifade edilebilir (Maslow, 1943: 10).

Bilme ve Anlama Arzusu

Bu arzuları tam olarak kavrayabilmek için başta değindiğimiz ön koşulları üstünkörü tekrar hatırlamakta fayda var. Konuşma özgürlüğü, araştırma özgürlüğü ve adalet gibi koşullar temel ihtiyaçların karşılanması için bir zemin oluşturuyordu. Bu zemin aynı zamanda insanın bilişsel merakının da filizlendiği yerdir. İfade özgürlüğünün olmadığı bir toplumda bir bireyin sadece güvenlik ihtiyacı değil, aynı zamanda gerçeği arama ve anlama arzusu da körelir (Maslow, 1943: 11). Bu bağlamda bilişsel ihtiyaçlar hem diğer ihtiyaçların bir sonucu hem de onların sağlıklı bir şekilde karşılanmasının bir devamı niteliğindedir.

Bilme arzusu, gerçeğin farkında olma, belirsizliği giderme ve olguları öğrenme dürtüsüdür. Maslow’un deyişiyle “kör olmaktansa görme” arzusudur. Ancak malumunuzdur ki insan sadece dağınık bilgi parçacıklarıyla yetinmez, işte anlama arzusu da burada devreye giriyor. Bilinenleri birleştirmek, organize etmek, aralarındaki ilişkileri görmek ve nihayetinde bir dünya görüşü yahut bir felsefe oluşturarak anlam inşa etme çabasıdır. Bu iki ihtiyaç da kendi içinde küçük bir hiyerarşi oluşturur; evvelâ bilme sonra anlama gelir. Bu arzular soğuk ve entelektüel birer hobi değildir, tıpkı sevgi veya saygı ihtiyacı gibi kişiliği şekillendiren, engellendiğinde hayal kırıklığı yaratan temel ve güdüsel ihtiyaçlardır (Maslow, 1943: 12).


Maslow’un motivasyon teorisi hakkında bilhassa en büyük yanılgılar hiyerarşinin herkes için geçerli olduğu yanılgısı ve “ya hep ya hiç” gibi katı bir şekilde ilerlediği yanılgısıdır.

İstisnalar

  1. Saygının Sevgiden Önce Gelmesi: Bazı kimseler için sevgi ihtiyacından öne saygı gelebilir. Bu kişilerin bu durumu sevilecek bir insan olmanın yolunun güçlü, özgüvenli ve saygı uyandıran biri olmaktan geçtiği inancına dayanması muhtemeldir Maslow’a göre. Bu durumda sergiledikleri özgüvenli ve iddialı davranışlar esasında sevgi arayışına hizmet eden birer araçtır denilebilir (Maslow, 1943: 13).

  2. Doğuştan Yaratıcılık: Yine bazı kimselere için diğer temel ihtiyaçlar karşılanmamış olsa dâhi yaratıcılık dürtüsünü her şeyin üstünde tutabilirler pekâlâ. Bu kişiler için yaratıcılık temel ihtiyaların doyurulmasıyla ortaya çıkan bir lüksten ziyade her koşulda var olan ve nispeten bastırılamaz bir itkidir (Maslow, 1943: 13).

  3. Aspirasyon Seviyesinin Kalıcı Olarak Düşmesi: Hayatı boyunca kronik işsizlik gibi zorluklar yaşamış birey daha üst düzeydeki hedeflerini tamamıyla kaybedebilir. Bu kişi için hayatının geri kalanında yalnızca yeterli besine sahip olmak kalıcı bir tatmin kaynağı olabilir ve daha fazlasını arzulamaz hâle gelebilir (Maslow, 1943: 13).

  4. Sevgi İhtiyaçlarının Kalıcı Kaybı: Maslow’un “psikopatik kişilik” olarak adlandırdığı durum da istisnaya bir örnek teşkil eder. Hayatlarının ilk aylarında sevgiden tamamen mahrum kalmış insanlar sevgi verme ve alma arzusunu ve yeteneğini kalıcı olarak yitirebilirler (Maslow, 1943: 13).

  5. İdealist Kişiler: Hiyerarşideki en büyük istisna idealist, yüksek sosyal standartları olan kişilerdir. Bu kişilerin durumunu ihtiyaçlarının uzun süre tatmin edilmiş olmasıyla anlaşılabilir olduğunu söylüyor genel olarak Maslow. Söz gelişi, hiç kronik açlık yaşamamış insanlar yemeği önemsiz bir şey olarak görüp kendilerini onur, özgürlük gibi daha yüce bir ideal uğruna açlığa mahkûm edebilirler. Maslow’un deyimiyle bu kişiler idealleri uğruna karşı çıkılmayı atlatabilen, kamuoyuna karşı çıkabilen, büyük bedeller ödeyecek olmalarına rağmen (birçok temel ihtiyacın tatmin edilememesi gibi) gerçeği savunabilen; nefrete, reddedilmeye ve zulme karşı koyabilen, hatta şehit dâhi olabilen kişilerdir (Maslow, 1943: 14).

Göreceli Doyum: “Ya Hep Ya Hiç” Putu

İhtiyaçların karşılanması bir “açma-kapama” düğmesi gibi çalışmaz. Yani bir ihtiyaç %100 tatmin edilip sonra bir sonrakine geçilmez. Gerçek hayatta normal birey tüm temel ihtiyaçlarında aynı anda kısmen doymuş ve kısmen doymamış durumdadır.

Söz gelişi, ortalama bir vatandaş belki de fizyolojik ihtiyaçlarında %85, güvenlik ihtiyaçlarında %70, sevgi ihtiyaçlarında %50, saygı ihtiyaçlarında %40 ve kendini gerçekleştirme ihtiyacında %10 oranında doyum sağlamıştır (Maslow, 1943: 14).

Bu oranlar tabii ki söz gelişidir, o noktanın altını çizelim. Bu örnek bize hiyerarşide yukarı çıkıldıkça doyum yüzdesinin giderecek azalacağını gösteriyor. Yeni bir ihtiyacın ortaya çıkışı da ani bir sıçrama şeklinde değil, bilakis yavaş ve kademeli bir şekilde ilerlemektedir. Alt düzeydeki ihtiyaçlar karşılandıkça üst düzeydeki ihtiyaç yavaş yavaş bilinçte belirmeye başlar. Medyada iddia edildiği gibi “Daha fizyolojik ihtiyaçlarımızı tamamen karşılayamamışken şunu bunu nasıl karşılayalım…” gibisinden iddialar yahut beklentiler Maslow’un motivasyon teorisini yansıtmamaktadır.

Diğer Hususlar (Çoklu Motivasyon, Doyurulmuş İhtiyaçlar vb.)

Cinsellik hususunda biraz değindiğimiz gibi, çoğu davranış esasında çoklu motivasyonludur, yalnızca tek bir ihtiyaç tarafından motive edilmezler. Söz gelişi, yemek yeme eylemi sadece açlığı gidermek (fizyolojik) için değil, aynı zamanda kendini rahatlatmak (güvenlik) yahut sosyalleşmek (sevgi) için de yapılabilir. Yine cinselliğe tekrar değinirsek o da yalnızca saf cinsel boşalma (fizyolojik) için değil, güç hissetme (saygı) ve yakınlık kurma (sevgi) gibi birçok farklı ihtiyacın dışavurumu olabilir (Maslow, 1943: 15).

Doyurulmuş ihtiyaçlara gelince, doyurulmuş bir ihtiyaç artık aktif bir motive edici değildir. Karnı tok bir insanın temel motivasyonu artık açlık değildir, kendini güvende hisseden bir insan da sürekli güvenlik arayışında olmaz. Bu ihtiyaç ortadan kalkmaz elbet ancak nispeten bir süreliğine geri plana çekilirler ve ancak tehdit edildiklerinde yahut yoksun bırakıldıklarında yeniden davranışları organize etmeye başlarlar. Bu insanın neden sürekli isteyen bir hayvan olduğunun da açıklamasıdır. Bir ihtiyacın doyumu kalıcı bir mutluluk değil, bir sonraki ihtiyacın ortaya çıkmasına izin veren bir geçiştir nihayetinde (Maslow, 1943: 17).

Aslında bunu günümüz perspektifinden birkaç örnekle de yorumlayabiliriz. Tüketim ve gösteriye dayanan ilişkileri ele alalım mesela. Gösteri burada daha ziyade saygıya tekabül etmektedir. İlişki içerisinde olunan kişi ile gösteriş yapmak bunun en iyi örneğidir diyebiliriz. Kesin konuşmamakla beraber bu kişilerin içyüzüne baktığımızda “şöyle böyle birisiyle beraber” olduğunu diğer kişilere de göstererek öz saygısını yükseltiyor esasında. Tüketimi ise hem fizyolojik hem de sevgi bağlamında ele alabiliriz. Birbirleriyle olan romantik konuşmalar ve dayanışma olsun, bütün bunlar nihayetinde genel olarak sevgi ihtiyacının bir tezahürüdür. Cinselliği devreye sokarsak bu sefer yine çoklu belirlenme olmakla birlikte fizyolojik ihtiyacın da bir tezahürü olacak elbette. Ancak bu ilişkilerin ayırt edici özelliğe sadece tüketmeye dayalı olmasıdır. İlişkide karşılıklı değerlerden ziyade sürekli bir tüketme döngüsü vardır, ve hem marjinal faydadan hem de Maslow’un söylediklerinden biliyoruz ki bir ihtiyaç tatmin edildiğinde geçici bir süreliğine motive edici olmaktan çıkar. Tüketime dayalı ilişkilerin uzun vadeli olmayacağına da bağlayabiliriz bu noktayı tabii, ancak bu konudan sapmak olacaktır.

Daha basit ve genelin katılacağı bir örnek verelim, ailesi ile sağlıklı bir çevçevede büyüyen bir çocuğu ve ailesini küçük yaşta kazada kaybeden bir çocuğu düşleyelim. Ailesi olan çocuğun aileye duyduğu özlem minimal düzeyde olacakken ailesini kaybeden çocuğun duyduğu özlem ekstrem düzeyde olacaktır iddiasına kim karşı çıkabilir? Hem güvenlik hem de sevgi ihtiyacını bu kategoride kabaca ele alabiliriz, ailesiyle büyüyen kişi nispeten yıllarca tatmin edilmiş e edilmeye de devam etmektedir güvenlik ve sevgi bakımından. Buna mukabil öbür kişide ise tam tersine tatmin edilememiş bir durum söz konusu olacaktır, belki bu yüzden bu kişide düzgün, sağlıklı bir aile kurma motivasyonu ekstrem düzeyde olacaktır bunun yoksunluğunu çektiği için.

Peki ya sağlıklı insan kimdir? Sağlıklı insan Maslow’a göre öncelikli olarak kendini gerçekleştirme ihtiyacıyla motive olan kişidir. Eğer bir birey sürekli olarak güvenlik arayışı, sevgi açlığı ve statü gibi hırsı daha alt düzeydeki ihtiyaçların kronik mücadelesini veriyorsa o kişi sağlıklı değildir, psikolojik olarak hastadır (Maslow, 1943: 17-18). Burada ayırt edici özelliğin bireyin hayatını domine eden, sürekli ve kronik bir mücadele hâline gelmiş olmasıdır.


Makaleye binaen hâlâ anlatılması gereken noktalar var ancak daha ziyade bu kısımları önemli gördüğüm için burada noktalayacağım.

The ‘good’ or healthy society would then be defined as one that permitted man’s highest purposes to emerge by satisfying all his prepotent basic needs.


Kaynakça

Maslow, A. H. (1943). A theory of human motivation. Psychological Review, 50(4), 370–396. https://doi.org/10.1037/h0054346