Makineler düşünebilir mi sorusu yerine taklit oyunu üzerinden ilerleyeceğiz . Bunun sebebi “düşünme” kavramının felsefî bakımdan sonu bitmeyen itiraz silsilesine kapılabilmesi, herkesin kendi “düşünme” kavramı üzerinden öznel itirazlar yöneltebilmesidir, bundan dolayı böyle bir soru hiçbir şeyi sonucuna erdirmez Turing’e göre.

Buna mukabil “makine, bir insanı taklit edebilir mi?” sorusu ise felsefî tanımlardan kaçınması bakımından, fiziksel ve zihinsel kapasiteleri ayırması, makinelerin görünüşünü yahut materyali önemsememesi ve sadece “taklit” etme yeteneği bakımından teste tabî tutulması bakımından çok daha iyi bir sorudur.

Taklit Oyunu (Turing Testi)

Erkek (A), kadın (B), her iki cinsiyetten de olabilen sorgulayıcı (C) olmak üzere üç kişiyle oynanılan bir oyun. Sorgulayıcı diğer ikisinden ayrı bir odada kalır ve amacı diğer ikisinden hangisinin erkek hangisinin kadın olduğunu belirlemektir. Onları X ve Y etiketleriyle tanır, oyunun sonunda “X, A’dır ve Y, B’dir” yahut “X, B’dir ve Y, A’dır” der.

“X, saçının uzunluğunu söyleyebilir misin?” şeklinde sorular sormasına izin verilir.

X aslında A ise, A cevap vermelidir. A’nın oyundaki amacı C’nin yanlış tanımlama yapmasını sağlamaya çalışmaktır, dolayısıyla cevabı “Saçlarım şöyle böyle, şu kadar uzunlukta” minvalinde cevaplar vermektir.

Sorgulayan kişiye yardımcı olunmaması için klavye aracılığıyla yazılı olarak iletişim kurulmalıdır.

B için oyunun amacı sorgulayan kişiye yardım etmektir. Onun için en iyi strateji doğru cevaplar vermektir. Cevaplarına “Ben kadınım, onu dinlemeyin!” gibi ifadeler ekleyebilir tabii, ancak erkek de benzer ifadeler kullanabileceğinden hiçbir işe yaramayacaktır.

Şimdi soru şu: “Bu oyunda A’nın yerini bir makine aldığında ne olacak?” Sorgulayıcı oyun böyle oynandığında da bir erkek ve bir kadın arasında oynandığında da aynı sıklıkta yanlış kararlar mı verecek?

Makine

Turing, teste katılacak makineler içiin üç ideal koşul olduğunu dile getirir:

  1. Her türlü mühendislik tekniğine izin verilmeli.
    • “Sizin makineniz X’den yapılmış, düşünemez! Gerçek düşünen makine X maddesinden yapılmalı” minvalinde itirazları engellemek için. Makinenin neyden yapıldığı değil ne yaptığı önemlidir. İster silikon çipten ister mekanik dişlilerden isterse biyokimyasal reaktörlerden yapılsın.
  2. Nasıl çalıştığı tam anlaşılamayan deneysel makinelere izin verilmeli.
    • “Bu makineyi siz yaptınız ama nasıl çalıştığını tam olarak bilmiyorsunuz. Anlamadığınız bir şeyin düşündüğünü iddia edemezsiniz” gibi bir itiraz engellenir. Eğer bir makine oyunu başarıyla oynuyorsa bu yeterlidir. Yaratılış sürecinin anlaşılmasından ziyade sonuç önemlidir. Yapay zekâları da tam olarak anlayamıyoruz mesela.
  3. Alışıldık şekilde doğan insanlar hariç tutulmalı.
    • Testin bütün anlamını koruyan en önemli kural budur, ola ki bu olmazsa test anlamsızlaşır. Birisi odaya bir insan koyup “İşte benim düşünen makinem bu. Testi geçti, demek ki makineler düşünebilir.” diyebilirdi. Soruyu cevaplamak yerine kelime oyunuyla sorudan kaçmaktır esasında bu. Turing “yapay” zekâyı, yani insan tarafından inşa edilmiş, biyolojik olmayan bir zekâyı test etme amacı güdüyor.

Bu üç koşulu bir arada sağlamak zordur. Bir insanın deri hücresinden tam bir birey yetiştirmek bir mühendislik tekniğidir, ancak ortaya çıkan şey testin ruhuna aykırı olarak biyolojik bir insandır. Bu durum her türlü tekniğe izin ver kuralının işe yaramaz olduğunu gösterir.

İdeal kural çöktüğü için ve bu düşünen makine fikri zaten elektronik bilgisayar yahut dijital bilgisayar adı verilen bir makine türü sayesinde popüler olduğu için, tartışmayı bu makine türüyle sınırlandırıyor Turing.

Turing’in Makine Tanımı

Yukarıdaki şartları birleştirirsek Turing’in aşağıdaki gibi spesifik bir tanıma neden ulaştığını net bir şekilde anlarız.

Herhangi bir mekanik aygıt değil
  • Söz gelişi, tost makinesi de mekanik bir aygıttır araba motoru da. Ancak bu “makine”ler belirli, tek bir işi yapmak için tasarlanmıştır. Taklit Oyunu’ndaki sohbet ise ‘sonsuz’ çeşitlilikte konu içerebilir, bundan dolayı teste girecek makinenin tek amaçlı (special-purpose) değil, her türlü görevi yerine getirebilecek genel amaçlı (general-purpose) bir makine olması gerekmektedir. Bu tanıma uyan aygıt ise bilgisayardır.
Biyolojik olarak yaratılmış bir varlık değil
  • Bu madde doğrudan yukarıda açıklanılan üçüncü şartın bir sonucudur. Testin amacı insan zekâsının bir benzerini yapay olarak, yani biyolojik olmayan materyaller kullanarak üretip üretemeyeceğimizi görmektir. Eğer teste bir insan yahut klonlanmış bir canlı sokarsak test “yapay zekâ” hakkında hiçbir şey kanıtlamamış olur. Sadece zaten bildiğimiz bir şeyi, yani insanların zeki olduğunu teyit eder.
Yeterli bellek ve hıza sahip, evrensel bir dijital bilgisayardır

Önceki tüm noktaları birleştiren tanımın bu olduğunu anlayabiliriz.

  • Dijital bilgisayar yukarıdaki üç şartın hepsini karşılar. Biyolojik değildir, her türlü mühendislik tekniğiyle yapılabilir ve iç işleyişi deneysel olabilir
  • Evrensel kelimesi epey önemli ve olmazsa olmazdır. “Evrensel makine” Charles Babbage ve Turing’in kendi teorik çalışmalarından gelen bir kavramdır. Sadece tek bir işi değil, doğru program (komut listesi) verildiğinde mümkün olan her türlü hesaplama görevini yapabilen bir makine demektir. Bir evrensel bilgisayar, bir an satranç oynayan makineyi taklit eder bir an hesap makinesini taklit eder bir an atariyi taklit eder… Bu bağlamda bilgisayarı “Başka makinelere dönüşebilen bir makine” olarak tanımlamak da mümkündür.
  • Yeterli Bellek ve Hız: Teoriyi pratiğe döken bir eklenti diyebiliriz belki buna. Bir bilgisayarın teorik olarak evrensel olması testi geçebileceği anlamına gelmez. Gerçek dünyada bir insanla sohbet edebilmesi için devasa miktarda bilgiyi saklayacak belleğe ve bu bilgiyi saniyeler içinde işleyip anlamlı bir cevap üretecek hıza sahip olması gerekir. Yani Turing hem makinenin mantıksak tasarımının (evrensel bilgisayar) hem de fiziksel kapasitesinin (bellek ve hız) önemli olduğunu belirtir.

Dijital Bilgisayarlar

  • Dijital bilgisayarların arkasındaki temel fikir bir insan bilgisayarının yapabileceği her türlü işlemi gerçekleştirmek üzere tasarlanmış olmalarıdır. İnsan bilgisayarı belirli sabit kurallara uyan, bu kurallardan sapmaya yetkisi olmayan kişidir. (Hesaplamalarını yaptığı kâğıt stoğu vardı, gerektiğinde masa makinesi de kullanabilirdi)
  • Dijital Bilgisayar: Sabit kuralları (program) izleyerek bir insan hesaplayıcının yapabileceği işlemleri yapan makine. Tek bir dijital bilgisayar, doğru programlandığında, herhangi bir ayrık durum makinesini taklit edebilir. Dijital bilgisayarı bu yüzden başka makinelere dönüşebilen bir makine olarak da tanımlayabiliriz.
Depo (Store)
  • Bilgi deposudur ve insan bilgisayarının kullandığı kağıda (hesaplamalarını yaptığı kağıt veya kural kitabının yazılı olduğu kağıt) karşılık gelir. İnsan bilgisayarının hafızasında yaptığı hesaplamalar için deponun bir kısmı hafızasına tekabül eder
Yürütme Birimi (Executive Unit)
  • Bir hesaplamadaki çeşitli bireysel işlemleri gerçekleştiren kısımdır. Bu işlemler makineden makineye değişebilir; bazı makinelerde karmaşık çarpma işlemleri yapılırken, bazılarında sadece “0 yaz” gibi basit işlemler mümkündür.
Kontrol
  • Bilgisayara sağlanan “kural kitabının” makinede depolama biriminin bir parçası olan “talimat tablosu” ile yer değiştirdiğini belirtir. Kontrol biriminin görevi, bu talimatların doğru ve doğru sırayla yerine getirilmesini sağlamaktır

Karşıt Görüşler

1. Teolojik İtiraz (The Theological Objection)

  • Öz: “Düşünmek, Tanrı’nın yalnızca insanlara bahşettiği ölümsüz bir ruhun fonksiyonudur. Makinelerin veya hayvanların ruhu yoktur, dolayısıyla düşünemezler.
  • Turing’in Cevabı:
    1. Tanrı’nın Gücünü Sınırlama: “Bu argüman, Tanrı’nın her şeye kadir olma gücünü ciddi şekilde kısıtlıyor” diyor Turing . Eğer Tanrı isterse, bir file yahut bir makineye de ruh bahşedemez mi? Aksini iddia etmek Tanrı’nın özgürlüğüne sınır koymak olmaz mı?

    2. Biz Sadece Vasıtayız: Düşünen bir makine inşa etmeye çalışmak Tanrı’nın ruh yaratma gücünü gasp etmek değildir. Tıpkı çocuk yaparak Tanrı’nın yarattığı ruhlara “konaklar” (bedenler) sağlamamız gibi, makineler inşa ederek de O’nun iradesinin birer vasıtası olabiliriz.

    3. Tarihsel Paralel: Son olarak bu tür teolojik argümanların tarih boyunca bilimsel ilerlemenin önünde nasıl bir engel teşkil ettiğini hatırlatıyor. Galileo’nun, Dünya’nın döndüğünü söylediğinde ona karşı “Güneş durdu” gibi kutsal metinlerden alıntılarla karşı çıkıldığını, ancak bugün bu argümanların ne kadar anlamsız göründüğünü belirtir.

Ancak burada Turing hatalı örnek vermektedir. Kritik kısmında bu hataları va haklı olduğu yönlerini daha geniş bir çerçevede tartışacağız.

2. “Kafayı Kuma Gömme” İtirazı (The “Heads in the Sand” Objection)

  • Öz: “Makinelerin düşünmesinin sonuçları çok korkunç olurdu. İnsan türü olarak üstünlüğümüzü kaybederdik. Umalım ve inanalım ki düşünemesinler.”

Argument from Consequences

  • Turing’in Cevabı: Turing, bu argümanın mantıksal bir çürütmeyi hak etmediğini çünkü mantığa dayanmadığını söyler. Bu duygunun, özellikle entelektüel insanlar arasında güçlü olduğunu kabul eder çünkü onlar kendi değerlerini düşünme gücüne bağlarlar. Bu argümana verilecek en iyi cevabın mantık değil, “teselli” olduğunu ironik bir şekilde belirtir.

3. Matematiksel İtiraz (The Mathematical Objection)

  • Öz: Gödel’in Eksiklik Teoremi ve Turing’in kendi çalışmaları (örneğin Durma Problemi) gibi matematiksel mantık sonuçları, herhangi bir ayrık durum makinesinin (yani bilgisayarın) cevaplayamayacağı bazı soruların mutlaka var olacağını ispatlamıştır. Yani makinelerin gücünün kesin sınırları vardır. Oysa insan zekasının böyle bir sınırı yoktur.

  • Turing’in Cevabı:

    1. İnsan İstisna mıdır? “Evet, makinelerin bu tür sınırları olduğu kanıtlanmıştır. Ancak insan zekâsının böyle sınırlamalara tâbi olmadığına dair hiçbir kanıt sunulmamıştır.” demekte. Belki insan beyni de cevaplayamayacağı soruları olan bir sistemdir.

    2. Hata Yapma Payı: İnsanların sürekli yanlış cevaplar vermesi bu sınırlara sahip olduğumuzun bir kanıtı Turing’e göre. Makineler hata yapınca onların yetersiz olduğunu düşünüyoruz ama kendi hatalarımızı göz ardı ediyoruz.

    3. Tekil Üstünlük Aldatmacası: Bir makineye, onun cevaplayamayacağı o “kritik” soruyu sorduğumuzda ve makine başarısız olduğunda bir üstünlük hissederiz. Ama bu his, sadece o tekil makineye karşıdır. Bizden daha zeki başka bir makine olabilir ve o da bize bizim cevaplayamayacağımız bir soru sorabilir.

Turing son paragrafa doğru şöyle söylüyor:

“In short, then, there might be men cleverer than any given machine, but then again there might be other machines cleverer again, and so on.”

Buradan Turing’in zekâyı statik bir “insan makine” hiyerarşisi olarak görmeyi reddettiğini söyleyebiliriz. Bundan ziyade dinamik bir merdivendir bu, nihayetinde Turing’e göre insan zekâsının merdivenin en tepesinde olduğunu varsaymak için elle tutulur bir neden de yoktur.

4. Bilinç Argümanı (The Argument from Consciousness)

  • Öz: (Profesör Jefferson’un sözleriyle) “Bir makine, bir sonet yazdığını sadece sembolleri bir araya getirerek değil, gerçekten hissettiği duygular ve düşüncelerle yazdığı zaman ve yazdığını bildiği zaman, ancak ve ancak o zaman onun beyne eşit olduğunu söyleyebiliriz.”

    Yani Jefferson’a göre makinenin sadece zeki davranması değil, aynı zamanda öznel deneyime, duygulara ve bilince/farkındalığa da sahip olmalıdır.

  • Turing’in Cevabı(nı birçok noktadan kritize edeceğiz bu kısımda):

    1. Solipsizm Tuzağı: Bu argümanın en aşırı ucunun solipsizme yol açtığını söylemekte. Bu mantığa göre bir makinenin düşündüğünden emin olmanın tek yolu o makine olmaktır. Aynı şekilde başka bir insanın düşündüğünden emin olmanın tek yolu da o insan olmaktır
    2. Pragmatik Çözüm: Bu felsefî kilitlenmeden kaçmak için genellikle “herkesin düşündüğünü” kibarca varsayarak iletişim kurarız. Turing bu kibar varsayımı makinelere de genişletmeyi önerir.
    3. Davranışsal Test: Testin amacı içsel deneyimleri ölçemeyeceğimiz için zeki davranışları test etmektir. Eğer bir makine yazdığı bir sone hakkında bir insan gibi derinlenemesine ve tutarlı bir şekilde konuşabiliyorsa bu bizim için yeterli bir kanıt olmalıdır.

5. Çeşitli Yetersizliklerden Doğan Argümanlar (Arguments from Various Disabilities)

  • Öz: Makinelerin asla yapamayacağı şeylerin bir listesidir:

    “Nazik olmak, becerikli olmak, güzel olmak, arkadaş canlısı olmak, inisiyatif sahibi olmak, mizah anlayışına sahip olmak, doğruyla yanlışı ayırt edebilir olmak, hata yapabilir olmak, âşık olmak, çilek ve kremadan zevk alabilir olmak, birini kendine âşık edebilir olmak, deneyimden öğrenebilir olmak, kelimeleri doğru kullanabilir olmak, kendi düşüncesinin öznesi olmak, bir insan kadar çeşitli davranışlara sahip olmak ve gerçekten yeni bir şey yapabilir olmak.”

  • Turing’in Cevabı:

    1. Hatalı Tümevarım: Bu iddiaların çoğunun kanıtı yoktur ve hatalı bir tümevarım mantığına dayanır: “Hayatım boyunca gördüğüm binlerce makine (arabalar, fabrikalar) çok sınırlı ve aptalcaydı, demek ki tüm makineler öyledir.”

    2. Depolama Kapasitesi Sorunu: Bu yetersizliklerin birçoğu o dönemdeki makinelerin çok küçük depolama kapasitesine sahip olmasından kaynaklanmakta. Kapasite arttıkça bu sınırlar da aşılabilir elbet.

    3. “Hata Yapamama” Paradoksu: “Makineler hata yapamaz, bu yüzden insan gibi değiller” itirazına Turing’in cevabı şu: Oyunu oynamak için programlanan bir makine, insanı daha iyi taklit etmek için aritmetik problemlerde kasıtlı olarak hatalar yapabilir. Hatta bir donanım arızası, makinenin “ne tür bir hata yapacağına” dair tuhaf bir karar vermesine yol açarak onu daha da “insansı” kılabilir.

    Turing’den bağımsız, itiraz ettiği iddiaların çoğunun geçersiz olduğunu günümüzden de teyit edebiliriz. Hepsine teker teker örnek vermek gerekmez, birkaçını ele almak yeterli:

    1. Birini kendine âşık edebilir olmak: Hâlihazırda yapay zekâ kız/erkek arkadaş gibi konseptlerle açılmış olan sayfalar var. Birçok platformda yapay zekâ ile duygusal bir bağ kurup romantik şekilde ilişki kuranlar dâhi var, hatta birisi YZ ile “evlenmiş” idi. Düzgün bir prompt verildiğinde makine bir başka insanı pekâlâ kendisine âşık edebilir, günümüzdeki bu örnekler bunun olabilitesini kanıtlıyor. Ancak peki ya isteme? Makinelerin gerçekten bir istem’leri olmadığını biliyoruz, yalnızca belirli bir amaç için insanlar tarafından yönlendiriliyorlar. Burada özneyi yapay zekâ olarak bellediğimiz vakit tüm iddialarda sıkıntı çıkacaktır, ancak insan gözüyle baktığımızda, insan bir makineye âşık olabiliyor mu? Evet, olabiliyor.
    2. Kelimeleri Doğru Kullanabilir Olmak, Becerikli Olmak: LLM’lerle sohbet ettiğimizde zaten bunları doğru kullandıklarını görüyoruz. İnsanın beceremediği pek çok şeyi de becerebildiğine tanık oluyoruz. Kelimeleri doğru kullandıklarının, becerikli olup olmadıklarının bilincinde olup olmadıkları apayrı bir konu, ancak Turing’in bütün itirazlarının yalnızca görüngüye dayandığını, mahiyet yahut hakîkatin Turing’in umurunda olmadığını söylemek gerekiyor. Dolayısıyla mahiyeti en sonda ele almak daha uygun olur, şu an yalnızca görüngüden ilerleyeceğiz.
    3. Nazik Olmak, Arkadaş Canlısı Olmak, Mizah Anlayışına Sahip Olmak: Uygun bir prompt verildiğinde verilerinde bu tür üsluplar ile eşleşen üsluplara göre cevap vereceğini biliyoruz, o yüzden pekâlâ bunları da yapabilir.

Peki ya asla yapamayacakları? Kendi düşüncelerinin asla öznesi olamazlar, ve esas sıkıntı da Turing’in çuvalladığı nokta da burası. Esas sıkıntı bu derken, farkındalık olsun, âşık olmak olsun, çilek ve kremadan zevk alabilmek olsun… Bunların hepsi kendi düşüncelerinin öznesi olmasıyla, bilinç sahibi olmasıyla ilintili değil midir? Bunların Makinenin mahiyetine değil, yalnızca görüngüsüne bakmakta Turing. Katrilyonlarca işlem gücüne sahip bir makine hayal edelim, bu makine içerisinde yeryüzünde bütün insanlar tarafından söylenilen tüm kelimeler, tüm cümleler, tüm ihtimaller trilyonlarca satır ile “eğer şöyle bir mesaj gelirse şöyle cevap ver” şeklinde yazılmış olsun. Hatta daha da artıralım, “eğer şöyle bir mesaj gelirse ve içerisinde kibarca yanıt ver derse şöyle cevap ver, alternatif isterse şöyle böyle cevap ver…” şeklinde daha da komplike bir hâle getirelim. Bu durumda bizim sorabileceğimiz her cümleyi, her soruyu cevaplayabilen bir makine olmuş olsun. Bu makinenin nasıl işlediği, işleyişinin ne olduğu Turing’in gözünde önemsiz. Onun için önemli olan verdiği sonuçlar. Ben ona aşırı zor bir matematik sorusu sorduğumda makine bana doğru bir cevap verdiğinde ve makine bana benzer bir soru sorup ben cevap veremediğimde, Turing’e göre bu makine benden daha zeki bir makine olacaktır. Makinenin trilyonlarca veri arasında birkaç saniye duraksamayla yanıt vermesini de “düşünüyor” olmasına bağlayacaktır. Ne ben bu makinenin mahiyetini biliyorum ne de Turing, dolayısıyla sadece görüngüye bakarak konuşacak ve kendisine göre “haklı” olacaktır. Oysa bu makinenin mahiyetini bilen birisi diyecek ki, “Senin soracağın her soru zaten onun belleğinde vardı. O belleğe gelen o soruya verebileceği olası yanıtlar da belleğinde vardı. O sadece gelen soruyu aradı, ona uygun cevabı buldu ve o cevabı sana aktardı. Burada herhangi bir düşünme edimi yahut zekâ belirtisi yok.”

Yahut bir robot hayal edelim, programında YouTube üzerinden hüzünlü bir müziği çalmak ve elini “üzüntülüymüş” gibi yüzüne koymak, hatta yere çökerek bu üzüntüsünü daha da göstermek olsun. Turing’e göre önemli olan yine bu robotun görüngüsüdür, robot üzüntülü mü? Evet, üzüntülü. Bundan gayrısı önemli değil, oysa mahiyeti itibariyle robot üzülmedi, robot ne yaptığının farkında bile değil.

Bu örneklerle mahiyet ile görüngü arasındaki farkın ne kadar uç noktada olabileceğini ve Turing’in böyle uç noktaları duruşu gereği nasıl göz ardı edebileceğini görüyoruz. Böyle bir düşünce yapısının tehlikeli olduğunu da söylemek gerekiyor, ola ki bizim düşünmemiz ve zekâmız makinelerin görüngüsü ile özdeşse, o zaman niçin makineler için de yasalar oluşturmayalım? Niçin onlar da ahlâkî fail olmasın? Niçin onları da yargılamayalım ve birisi makinelere zarar verirse o insanı cezalandırmayalım -bir mala zarar verdiği için değil, “düşünen ve zekâ sahibi bir makine“‘ye zarar verdiği için-? Niçin onlara da mülkiyet hakkı vermeyelim? Niçin onları da demokrasiye dâhil etmeyelim?

6. Lady Lovelace’in İtirazı (Lady Lovelace’s Objection)

  • Öz: (Ada Lovelace’in, Charles Babbage’ın Analitik Motoru hakkında yazdığı nota dayanarak) “Analitik Motor’un herhangi bir şeyi orijinal olarak yaratma iddiası yoktur. Sadece ona nasıl yapmasını emrettiğimiz şeyleri yapabilir.” Yani makineler yaratıcı olamazlar, yalnızca programlandıkları şeyleri yaparlar o kadar. Bu itirazın bir çeşitlemesi olarak da bizi asla şaşırtamazlar denilir.

Burası yarım kaldı.

7. Sinir Sisteminin Sürekliliğinden Doğan Argüman (Argument from Continuity in the Nervous System)

  • Öz: “İnsan beyni ve sinir sistemi ayrık (discrete) çalışan bir makine değildir; bilakis sürekli (continuous) çalışan analog bir sistemdir. Bir nörona gelen sinyalin voltajındaki ufacık bir değişiklik çıkan sinyalde devasa bir fark yaratabilir. Dijital bilgisayarlar ise 0’lar ve 1’ler gibi kesin adımlarla çalışır. Bu yüzden doğası gereği sürekli olan bir sistemi, doğası gereği ayrık olan bir sistemle asla tam olarak taklit edemezsiniz.”
  • Turing’in Cevabı: Turing bu temel farkı kabul eder, ancak Taklit Oyunu bağlamında bunun pratikte bir önemi olmadığını savunur.
    1. Yeterince İyi Taklit: Sorgulayıcı, metin tabanlı bir arayüz üzerinden iletişim kurduğu için bu ince “sürekli-ayrık” ayrımından faydalanamaz. Bir dijital bilgisayar sürekli bir makinenin vereceği cevabı tam olarak tamih edemese de o cevaba yeterince yakın ve inandırıcı bir cevap üretebilir.

Aslında buna Turing’den cevaplar vermek de gereksiz, LLM’lere baktığımızda bizi neredeyse kusursuz bir biçimde taklit ettiğini pekâlâ görebiliriz. Ancak Turing’in cevabını özetlemek gerekirse sürekli çalışan analog bir hesaplama makinesi olan diferansiyel analizörleri örnek vermekte. Eğer bu malineden pi sayısını hesaplamasını istersek muhtemelen 3.14159 gibi kesin bir sonuç yerine 3.14 yahut 3.15 gibi yaklaşık bir değeri verirdi. Bir dijital bilgisayar da bu tür bir davranışı kolayca taklit edebilir esasında. Söz gelişi, pi sorulduğunda belirli olasılıklardan rastgele birini seçerek yanıt verir. Bu durumda sorgulayıcının karşısındakinin sürekli bir analizör mü yoksa onu taklit eden dijital bir bilgisayar mı olduğunu anlaması neredeyse imkânsız diyebiliriz -görüngüde. Araştır-Eleştiri

8. Davranışın Gayriresmîliğinden Doğan Argüman (The Argument from Informality of Behaviour)

  • Öz: İnsan davranışının her durumda belirli bir kurallar setine indirgenemeyeceği fikrine dayanmaktadır ve insanların her koşulda ne yapması gerektiğini tanımlayan kesin kurallar oluşturmanın mümkün olmadığı öne sürülür. Söz gelişi, kırmızı trafik ışığında durma ve yeşilde geçme gibi kurallar varken hem kırmızı hem yeşil aynı anda yanarsa ne yapılacağı belirsizdir. İnsanlar bu tür beklenmedik durumlarda esnek ve gayriresmî kararlar alabilirken makinelerin sadece kendilerine verilen katı kurallara göre hareket ettiği varsayılır. Bu nedenle makinelerin insan gibi düşünemeyeceği iddia edilir.

Bu itiraz aslında testin geçerliliğini de bir bakımdan sorgulamaktadır. Eğer insan davranışı prensipte kurallara dökülemiyorsa, o zaman bir makinenin insanı taklit etmesi de imkânsızdır. Bir makine insan gibi gayriresmî tepkiler veremezse sorgulayıcı makineyi kolayca teşhis edebilir ve test başarısız olur.

  • Turing bu argümanın “kural” kelimesinin iki farklı anlamını karıştıran bir dağıtılmamış orta terim (undistributed middle) içerdiğini dile getirir:

    • Davranış Kuralları: “Kırmızı işarette dur” gibi farkında olduğumuz ve bazen çiğnediğimiz talimatlardır. Hayatımızı kapsayan böyle eksiksiz bir kurallar bütünü olmadığı hususunda Turing de hemfikirdir iddiacı ile.
    • Davranış Yasaları: Bedenimizi ve beynimizi yöneten, yerçekimi veya sinirsel tepkiler gibi doğa kanunlarıdır. Turing burada hemfikir değildir, bilakis insan davranışının altında yatan davranış yasalarının var olabileceği ileri sürmektedir. Tıpkı bir makinenin komut tablosu gibi, insan vücudu da bu tür yasalara göre işlemektedir (bkz. determinizm). Bu yasaların var olmadığını iddia edebilmek için hiçbir bilimsel temelimiz de yoktur.
  • Turing itirazı daha sağlam bir zemine çekerek tartışılması gereken asıl noktanın davranış kuralları değil, bizi yöneten temel “yasalar” olduğunu söyler. O hâlde itirazı şu şekilde yeniden formüle edebiliriz: “Eğer bir insanı yöneten eksiksiz bir davranış yasaları bütünü olsaydı, o bir makineden farksız olurdu.” Turing, bu yeniden düzenlenmiş ifadeye katılır ve asıl meselenin insan davranışını yöneten böyle temel yasaların var olup olmadığını sorgulamak olduğunu belirtir. Bilimin yapmaya çalıştığı şeyin tam da bu yasaları keşfetmek olduğunu, dolayısıyla onların var olmadığını peşinen varsaymanın mantıksız ve bilim dışı bir tutum olacağını savunur.

  • Ayriyeten makinelerin yalnızca basit, öngörülebilir kurallara göre hareket ettiği algısına da karşı çıkmaktadır. Bir makine belirli bir programa uymasına rağmen görüngüde onun çıktılarını tahmin etmek imkânsız denilebilecek kadar komplike olabilir ve bunu dile getirirken Manchester bilgisayarındaki deney’ine atıfta bulunur. Bu deneyde deterministik kurallarla çalışan görece basit bir programın bile yalnızca girdi ve çıktılarına bakılarak temelindeki mantığın çözülmesinin veya gelecekteki davranışlarının tahmin edilmesinin neredeyse imkânsız olduğunu belirtir.

  • Eğer bu kadar basit bir makinenin bile davranış ‘yasalarını’ gözlemleyerek çözemiyorsak sonsuz kat daha karmaşık olan insan beyni için ‘yeterince baktık, böyle yasalar bulamadık’ diyerek kesin bir yargıya varmak Turing’e göre bâtıldır. Bu durumun bir sonucu olarak katı yasalara tâbi bir makinenin davranışları da tıpkı bir insan gibi dışarıdan gayriresmî ve beklenmedik görünebilir ki, bu da Taklit Oyunu’nda başarılı bir performans için pekâlâ yeterlidir.

9. Duyu Dışı Algılamadan Doğan Argüman (The Argument from Extrasensory Perception - ESP)

  • Bu argüman o dönemlerde popüler ola parapsikoloji araştırmalarına dayanır. Telepati gibi Duyu Dışı Algışama (ESP) fenomenlerinin gerçek olduğunu varsayar. Argümanın temel mantığını şöyle söyleyebiliriz: Eğer insanlar bilinen fiziksel kanalların (görme, duyma vb.) dışında (misal telepatik olarak) bilgi alabiliyorsa, bu durum insan zihninin fiziksel yasaları tabî bir makine olmadığının kanıtıdır. Bu fenomen Taklit Oyunu’nu geçersiz kılar, çünkü telepatik bir insan testin ölçmek istediği dilsel ve mantıksak zekâyı kullanmak yerine sorgulayıcının zihnini okuyarak haksız bir avantaj elde eder.

  • Diğer itirazların aksine Turing bu argümanı felsefî olarak çürütmeye çalışmaz, hatta o dönemdeki istatistiksel kanıtları ciddiye alarak bu argümanı oldukça güçlü olarak nitelendirir. Turing’in esas amacı deneyin geçerliliği korumak olduğundan testin ölçmek istediği zekâ değişkenine indirgeyecektir durumu.

  • Turing’in Yanıtı:

    • Eğer testin adil koşullarını bozan hârici ve kontrolsüz bir fenomen varsa yapılacak şey o fenomeni deneysel olarak izole etmektir. “Eğer sorgulayıcı kendi kendine konuşuyor ve yarışmacılardan biri duvardan onu dinliyorsa, bu bir zekâ testi olmaz.” Yarışmacıları ‘telepati geçirmek bir oda’ya koymak tüm gereklilikleri karşılayacaktır.

----argümanlar buraya kadar