• ATATÜRK DÖNEMİ DIŞ POLİTİKASI: 1923-1930 DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI

    • Atatürk Dönemi Dış Politikasının Esasları
      • Misâk-ı Milli’yi gerçekleştirmek, Milli Dış Siyaset, Gerçekçilik, Bağımsızlık, Barışçılık, Akılcılık
    • Lozan Antlaşması’nı imzalayan Türkiye Cumhuriyeti, bağımsız bir devlet olarak uluslararası arenada yer aldı.
    • Yeni kurulan devlet, milli çıkarlarını ve varlığını korumaya yönelik dış siyaset izledi.
    • Tam bağımsızlık ilkesine bağlı kalınmaya çalışıldı; iç ve dış barışçı politika benimsendi.
    • Mustafa Kemal’in fikirleri ışığında, politikanın temel dayanağı “milli bağımsızlık, milli misak, milletler arası hukuka saygı” olarak belirlendi.
    • “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözü, bu barışçıl yaklaşımın somut yansımasıdır.
    • Yapılan inkılâpların uygulanması ve ülkenin yeniden yapılandırılması için barış ortamı gerekli görülmüştür.
    • 1923–1930 dönemi dış politikasında, Lozan Antlaşması ile çözülemeyen meseleler ortaya çıkmış; bu meseleler, dış politika esasları gözetilerek çözülmeye çalışılmıştır.
  • TÜRK-İNGİLİZ İLİŞKİLERİ VE MUSUL MESELESİ

    • Musul, 15 Kasım 1918’de İngilizler tarafından işgal edildi; 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandığında hâlâ Osmanlı toprağıydı.
    • Petrolleri nedeniyle I. Dünya Savaşı’nın hemen başından itibaren İngiltere ile Osmanlı arasında sorun teşkil etti.
    • TBMM, Misak-ı Milli çerçevesinde “Musul’un iadesi ya da geri verilmesi” üzerine bir politika geliştirdi.
    • Lozan Konferansı’nda Musul meselesi çözüme kavuşturulamadı; antlaşmanın ilgili maddesinde Lozan sonrası görüşüleceği kararlaştırıldı.
    • 19 Mayıs 1924’te Haliç/İstanbul Konferansı’nda görüşüldü; sonuç alınamayınca mesele Milletler Cemiyeti’ne taşındı.
    • Milletler Cemiyeti, 16 Aralık 1925’te Musul bölgesinin Irak’a bırakılmasına karar verdi.
    • Türkiye, 5 Haziran 1926’ta yapılan antlaşma ile Musul’dan vazgeçti; karşılığında bölgenin petrol gelirlerinin %10’u 25 yıl boyunca Türkiye’ye verildi, fakat bu hak 500 bin İngiliz sterlini ödenerek feragat edildi.
  • TÜRK-YUNAN İLİŞKİLERİ VE “ETABLİ” ANLAŞMAZLIĞI

    • Lozan Görüşmeleri sırasında, 30 Ocak 1923’te azınlıklar konusunda imzalanan sözleşme çerçevesinde, Türk ve Yunan temsilciler arasında mübadele görüşüldü.
    • “Établi (yerleşmiş)” kavramı üzerinde Türk ve Yunan temsilcileri arasında anlaşmazlık çıktı:
      • Türkiye, Türk kanunlarına göre yerleşmişlik ilkesinin esas alınmasını savundu.
      • Yunanistan, 30 Ekim 1918 öncesi İstanbul’da bulunan her Rum’u yerleşmiş kabul etmek istedi.
    • Konu Milletler Cemiyeti’ne havale edildiyse de tam çözüme kavuşturulamadı; iki toplum arasında gerginlik arttı.
    • Yunanistan, Batı Trakya Türklerinin mallarına el koyarak, Türkiye’den gelen Rumları yerleştirdi; buna karşılık Türkiye de İstanbul Rumlarının mallarına el koydu.
    • Yunan Başkanı Venizelos, olası siyasi ve ekonomik zararları göz önünde bulundurarak ilişkileri yumuşatmak için adımlar attı; 10 Haziran 1930’da yeni bir anlaşma imzalandı.
    • Bu anlaşma ile “établi” kavramı ve azınlık düzenlemeleri kapsam altına alındı; böylece iki ülke arasındaki potansiyel savaş sebepleri ortadan kaldırıldı.
  • TÜRK-SOVYET İLİŞKİLERİ

    • Milli Mücadele döneminde, Batılı devletlere karşı ortak hareket ve emperyalizme karşı yaklaşım çerçevesinde Türkiye ile Sovyetler arasında ilişkiler gelişti.
    • 1921’de imzalanan Moskova Antlaşması, iki ülke arasındaki ittifakın temelini oluşturdu.
    • Sovyetler, Türkiye’yi Batı’ya karşı bir kalkan ve ideolojisini yayabileceği uydu devlet olarak gördü.
    • Lozan sonrası, Batılı devletlerin Türkiye’ye yönelik tutumları çerçevesinde ilişkiler şekillendi.
    • Musul meselesinde Milletler Cemiyeti’nin İngiliz yanlısı tutumu, Türkiye ile Sovyetler’in birbirine yaklaşmasına yol açtı.
    • 1 Mart 1927’de Ankara’da Ticaret ve Seyr-ü Sefâin antlaşması imzalanarak ekonomik ilişkiler güçlendirildi.
    • Türkiye’nin Batılı devletlere yakınlaşması, Sovyetlerin Türkiye üzerindeki nüfuzunu artırma çabalarını tetikledi.
    • 1930’a doğru, Lozan’dan arta kalan meseleler çözülürken Türkiye’nin Batı ile ilişkileri normale döndü; Sovyetlerin uluslararası alandaki etkinliği azaldı.
  • TÜRK-İTALYAN İLİŞKİLERİ

    • 1922’den itibaren Mussolini yönetimi ile birlikte İtalya’nın yayılmacı politikaları belirginleşti.
    • İtalya’nın, özellikle Musul meselesi ve Anadolu’daki askeri hamlelerle Türkiye üzerindeki emelleri gündeme geldi.
    • Musul meselesi çözüldükten sonra, Türkiye’nin Batılı devletlerle ilişkilerini geliştirmesi, Türk-İtalyan ilişkilerinin yumuşamasına neden oldu.
    • İtalya’nın Doğu Akdeniz’de güçlü bir ittifak kurma çabası da ilişkilerde etkili oldu.
    • 1936’dan itibaren Türkiye’nin İngiltere ile yakınlaşması, Türk-İtalyan ilişkilerinin zayıflamasına yol açtı.
  • TÜRK-FRANSIZ İLİŞKİLERİ

    • Lozan’dan arta kalan konular, iki ülke ilişkilerinde belirleyici oldu:
      • Türkiye-Suriye sınırı meselesi
      • Osmanlı borçları
      • Yabancı okulların statüsü
      • Adana-Mersin demiryolu
      • Bozkurt-Lotus davası
    • Ankara Antlaşması çerçevesinde, 30 Mayıs 1926’da Türkiye-Suriye sınırı belirlendi.
    • Osmanlı’nın Fransa’ya olan borçları, 13 Haziran 1928’de Paris antlaşması ile çözüldü.
    • 1929’daki ekonomik bunalımın ardından, Fransa ile yeniden görüşmeler yapılarak daha iyi şartlarda ödeme planı oluşturuldu; 22 Haziran 1933’te yeni antlaşma imzalandı.
    • Yabancı okullar konusu, Türkiye’nin misyoner okulları kontrol altına alma isteğiyle gündeme gelmiş, başlangıçta Fransa karşı çıkmış ancak sonradan Türkiye lehine sonuçlanmıştır.
    • Adana-Mersin demiryolu, 10 Ocak 1929’da çıkarılan kanunla Fransız şirketlerinden satın alındı; Haziran 1929 antlaşması ile satış tamamlandı.
    • Bozkurt (Türk bayrağı taşıyan) gemisi ile Lotus (Fransız bayrağı taşıyan) gemisinin çarpışması sonucu hukuki sorun, 1927’de Milletler Cemiyeti’nin kararıyla Türkiye lehine sonuçlandı.
    • 1936–1939 döneminde Hatay sorunu nedeniyle iki ülke arasında yeniden gerginlik yaşandı.
  • TÜRKİYE’NİN İSLAM ÜLKELERİ İLE İLİŞKİSİ

    • Türkiye, ilk yakın ilişkisini kurduğu Müslüman devlet olarak Afganistan ile 1921’de Türk-Afgan Dostluk antlaşmasını imzalamıştır.
    • Yusuf Kemal Bey başkanlığındaki heyet, 1 Mart 1921’de Moskova’da Afgan büyükelçisi ile görüşerek antlaşmayı gerçekleştirdi.
    • 25 Mayıs 1928’de, 1921 antlaşmasını teyit eden ebedi dostluk kurucu antlaşma Ankara’da imzalandı.
    • Türk-İran ilişkilerinde sınır meseleleri ön plana çıktı:
      • 22 Nisan 1926’da Tahran’da bir Güvenlik ve Dostluk antlaşması imzalandı.
      • 15 Haziran 1928 antlaşması ile mevcut mesele güçlendirilmeye çalışıldı.
      • Nihai çözüm, 23 Ocak 1932’de Tahran antlaşması ile sağlandı.
    • Arap ülkeleriyle ilişkiler, dini meseleler ve Türkiye’nin batılılaşma hareketi nedeniyle uzun süre gelişmedi; ancak Arap ülkeleri, Türkiye’yi emperyalizme karşı savaşan bir ülke olarak görüp dostluk kurmayı tercih etti.
    • Türkiye, batılı devletlerle olduğu kadar İslam ülkeleriyle de dostluk ilişkilerini dış politikasında benimsemiştir.