Kanun-i Esasi

  • Kanun-i Esasi, Osmanlı Devleti’nin ilan edilen ilk anayasasıdır. Bu olay, 19. yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı topraklarında belirmeye başlayan anayasal düzen arayışlarının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Hatta Osmanlı’ya bağlı bazı devletlerde daha önce anayasalı yönetimler yürürlüğe konulmuş ve Babıali tarafından onaylanmıştır. Romanya’da 1832’de yürürlüğe giren Memleketeyn Nizamnamesi bu ilk anayasal hareketlerdendir. Balkanlardaki bağımsızlık girişimleri de benzer süreçler göstermiştir. Aynı zamanda, 1856 Islahat Fermanı sonrasında gayrimüslim toplulukların kendi iç yönetimlerini düzenlemek için oluşturdukları nizamnameler de hatırlanmalıdır. Tüm bu gelişmeler, 1876 tarihli Kanun-i Esasi’nin padişahın bir lütfu olmaktan ziyade tarihi bir gereklilik olduğunu gösterir.

  • Anayasa kavramını anlamak için iki temel yaklaşım bulunmaktadır: maddi mana ve şekli mana.

Maddi Mânâda Anayasa

  • Maddi manada anayasa, devlet organlarının kuruluşu, işleyişi ve bireylerin devlet karşısındaki temel hak ve özgürlüklerini belirleyen yazılı veya sözlü kurallar bütünüdür. Kanun-i Esasi bu tanıma göre bir anayasadır.

Şekli Mânâda Anayasa

  • Şekli manada anayasa, normlar hiyerarşisinde en üst sırada yer alan, kanunlardan farklı veya daha üstün bir usulle konulan ve değiştirilebilen hukuk kurallarının tümüdür. Kanun-i Esasi’nin kanunların değiştirilebilmesine olanak tanıması (meclisin üçte iki çoğunluğu aranmıştır) onu bu anlamda da bir anayasa yapmaktadır.

Kanun-i Esasi’nin Temel İlkeleri şunlardır:

  • Devletin monarşik yapısı vurgulanmıştır.
    • Devlet başkanlığı, Osmanlı hanedanının en büyük evladına aittir ve hanedan içinden devam eder.
  • Osmanlı Devleti’nin üniter bir yapısı vardır.
    • Farklı vilayetlerden oluşsa da bölünmesi mümkün değildir.
  • Devletin dini İslam’dır.
    • Laik bir devlet yapısı oluşturulmamıştır. Padişah aynı zamanda halifedir, şer’i hükümlerin uygulayıcısıdır ve şeyhülislam devlet içinde hükümetin bir üyesidir.
    • Kanunların şer’i hükümlere aykırı olması mümkün değildir. Şer’i mahkemeler anayasada yer alır ve anayasa tarafından korunur.
  • Osmanlı Devleti’nin resmi dili Türkçe’dir.
    • Devlet memuru olacakların Türkçe bilmesi zorunludur. Türk kimliğine vurgu yapılmıştır.
  • Devletin başkenti İstanbul’dur ve diğer şehirlerden herhangi bir farkı yoktur.

Kanun-i Esasi’ye Göre Devlet Organları

Yasama Organı: Meclis-i Umumi adıyla iki meclisli bir yapıya sahiptir: Ayan Meclisi ve Mebusan Meclisi.

  • Ayan Meclisi
    • Üyeleri padişah tarafından atanır (en az 40 yaşında olmak ve devlette önemli görevlerde bulunmuş olmak gerekmektedir).
      • Üye sayısı, Mebusan Meclisi üye sayısının üçte birini geçemez.
  • Mebusan Meclisi
    • Üyeleri halk tarafından iki dereceli seçimle seçilir (30 yaşını doldurmuş olmak ve mal sahibi olmak şarttır; taşra için yaş sınırı 25’tir).
    • Seçilen milletvekili sadece seçildiği vilayetin değil, tüm Osmanlı tebaasının temsilcisidir.
    • Seçimler her dört yılda bir yenilenir.
    • Kanun yapma sürecinde padişahın çift taraflı veto yetkisi vardır. Meclis üyeleri kanun tasarılarını önce padişaha sunar. Padişah tasarının mecliste tartışılmasına izin verirse, tasarı meclise gelir ve görüşülür. Meclis tarafından kabul edilen bir tasarı ikinci kez padişaha sunulur. Padişah tasarıyı veto ederse, bu tasarı bir daha mecliste tartışılamaz. Veto edilen bir kanunla aynı konuda bir yıl süreyle başka bir tasarı teklif edilemez.

Yürütme Organı:

  • Padişah ve hükümetten oluşur. Egemenlik Osmanlı hanedanına aittir ve padişah aynı zamanda halifedir.
    • Anayasanın 5. maddesine göre padişah tüm eylemlerinden sorumsuzdur ve yargılanamaz.
    • Padişah; Vekiller Heyeti’ni (hükümeti), sadrazamı ve şeyhülislamı atar; rütbe ve nişan verir; para bastırır; uluslararası antlaşmalar yapar; savaş ve barış ilan eder; ordunun başkomutanıdır; kanun ve şeriatın uygulayıcısıdır; nizamname düzenler; cezaları hafifletir ve affeder; Meclis-i Umumi’yi toplantıya çağırır ve tatil eder; altı ay içinde seçimleri yenilemek şartıyla Meclis-i Mebusan’ı feshedebilir.
    • Hükümet (Heyet-i Vükela) padişah tarafından seçilir ve sadrazam başvekildir.
    • Şeyhülislam hükümet üyesidir. Hükümet meclise karşı sorumlu değildir ve meclisten güvenoyu almaz.
      • Hükümet ile Meclis-i Mebusan arasında anlaşmazlık çıkarsa, padişah hükümeti değiştirebileceği gibi Meclis-i Mebusan’ı da feshedebilir; ikinci yolu seçerse altı ay içinde seçimleri yenilemek zorundadır.

Yargı Organı:

  • Kanun-i Esasi’de bağımsız mahkemelere verilmiştir.
    • Şer’i ve Nizami Mahkemeler kurulmuştur. Savcılık kurumu anayasallaştırılmıştır. Yüce Divan ve Temyiz Mahkemesi kurulmuştur.

Kanun-i Esasi Üzerinde Yapılan Değişiklikler (21 Ağustos 1909)

  • 31 Mart Vakası sırasında Hareket Ordusu’nun İstanbul’a gelerek olaylara müdahale etmesinin ardından Abdülhamid’in tahttan indirilmesiyle yapılmıştır.
  • Anayasanın bir maddesi kaldırılmış, yirmi bir maddesi değiştirilmiş ve üç yeni madde eklenmiştir.
  • Bazı anayasa tarihçileri tarafından yeni bir anayasa olarak adlandırılsa da, 1876 anayasasının koyduğu kurallar çerçevesinde yapıldığından sadece bir değişikliktir.
  • 1909 değişikliği ile devletin monarşik ve teokratik yapısı değişmemiştir. Hatta teokratik yapı daha da pekişmiştir.
  • Yeni olarak padişah şeriata bağlılık yemini etmekte, şeriatı koruma görevini yüklenmekte (1876’da sadece uygulayıcısıdır), yasaların fıkıh hükümlerine uygunluğu şartı getirilmektedir.

Yasama Değişiklikleri

  • Kanun tasarıları doğrudan meclise sunulabilir, tasarı mecliste tartışıldıktan sonra padişaha sunulur.
  • Padişahın çift taraflı veto yetkisi kaldırılmıştır.
  • Padişahın onaylamadığı kanun tasarısı mecliste üçte iki çoğunlukla kabul edilirse, tasarı yeniden padişaha gönderilir ve padişah bu defa kanunu kabul etmek zorundadır (mutlak veto yetkisi yoktur, iki ay kanunu bekletebilir, geciktirici veto yetkisi vardır).
  • Kanun yapma yetkisi meclisindir.
  • Yapılan uluslararası anlaşmaların yürürlüğe girebilmesi için Meclis-i Mebusan’ın anlaşmayı onaylaması gerekmektedir.
  • Padişah anayasaya ve millete karşı sadık olacağına dair yemin eder ve vatana ihanetten yargılanabilir (1876’da 5. maddeye göre padişah tüm davranışlarından ve kararlarından sorumsuzdur; 1909 değişikliğinde anayasanın 3. maddesine göre bu durum ortadan kaldırılmıştır).

Yürütme Değişiklikleri

  • Sadrazam padişah tarafından atanır, ancak bakanlar padişah tarafından değil sadrazam tarafından atanır.
  • Hükümet meclisten güvenoyu almak zorundadır.
  • Sadrazam ve bakanlar padişaha karşı değil, meclise karşı sorumludur.
  • Bakanların hem meclise karşı bireysel sorumlulukları vardır hem de hükümetin meclise karşı kolektif sorumluluğu vardır.
  • Meclis bakanlar kurulunun onayı olmaksızın bir hükümeti düşürebilir.

Kişi Hak ve Özgürlüklerinde Yapılan Değişiklikler

  • Kanun dışı tutuklama yasağı getirilmiştir.
  • Sansür uygulaması yasaklanmıştır.
  • Padişahın sürgün yetkileri kaldırılmıştır (1876 anayasasında 113. maddeye göre padişahın sürgün yetkileri vardı).
  • Haberleşmenin gizliliği güvence altına alınmıştır.
  • Mahkeme kararı olmadan herhangi bir evrakın kontrolü yasaklanmıştır.
  • Osmanlı vatandaşlarına toplanma ve dernek kurma hakkı verilmiştir. Unutulmamalıdır ki, Kanun-i Esasi daha sonra Cumhuriyetin ilanıyla birlikte yerini daha çağdaş ve millet egemenliğine dayalı bir anlayışa bırakmıştır. 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ve ardından 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, yeni Türk devletinin temel yasaları olarak tarihteki yerini almıştır. Kanun-i Esasi, Osmanlı’nın modernleşme çabalarının ve meşrutiyet arayışlarının önemli bir göstergesidir.

Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (20 Ocak 1921)

  • TBMM’nin ilk anayasasıdır.
    • Milli Mücadele’nin çetin koşulları altında, milli egemenlik ilkesini temel alarak Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilmiştir.
  • Temelini, 13 Eylül 1920 tarihli Halkçılık Programı oluşturur.
    • Halkçılık Programı tek başına bir anayasa olarak kabul edilmediği için Encümen-i Mahsusa isimli özel bir komisyona havale edilmiştir. Encümen-i Mahsusa her şubeden seçilen üçer kişiden oluşan geçici ve özel bir komisyondur. Encümenin hazırladığı layiha ise Kasım 1920’de meclise sunulmuş, layiha tartışmaları bittikten sonra 20 Ocak 1921’de Teşkilat-ı Esasiye Kanunu olarak kabul edilmiştir.
  • Kısa ve öz bir anayasadır, yalnızca 23 maddeden meydana gelir.
  • En belirgin özelliği, “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” ilkesidir.
  • Yasama ve yürütme yetkileri, milletin tek temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde toplanmıştır (kuvvetler birliği ilkesi).
  • Türkiye Devleti’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yönetileceği ve hükümetin adının “Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti” olacağı belirtilmiştir.
  • Türkiye Büyük Millet Meclisi, illerden seçilen milletvekillerinden oluşur ve seçimler iki yılda bir yapılırdı.
  • Bakanlar Kurulu, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilen bakanlardan oluşur ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı aynı zamanda Bakanlar Kurulu’nun da doğal başkanıdır. Resmi bir devlet başkanı tanımlanmamış, bu yetkiler Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı’na verilmiştir.
  • Yargı teşkilatı ve kişisel hak ve özgürlükler ayrıntılı bir şekilde düzenlenmemiştir. Bu durum, anayasanın olağanüstü şartlarda hazırlanmış olmasından kaynaklanmaktadır.

1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda Cumhuriyetin İlanı ile Yapılan Değişiklikler (29 Ekim 1923):

  • Türkiye Devleti’nin yönetim şeklinin cumhuriyet olduğu açıkça ilan edilmiştir.
  • Devletin dininin İslam, resmi dilinin Türkçe ve başkentinin Ankara olduğu belirtilmiştir.
  • Cumhurbaşkanlığı makamı oluşturulmuş ve Cumhurbaşkanı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri arasından ve yine Meclis tarafından bir seçim dönemi (4 yıl) için seçileceği hükme bağlanmıştır. Cumhurbaşkanı, devletin başkanıdır.
  • Başbakanın Cumhurbaşkanı tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri arasından seçileceği ve bakanların da başbakan tarafından yine meclis üyeleri arasından seçileceği belirtilmiştir. Bakanlar Kurulu, Cumhurbaşkanı’nın onayıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onayına sunulur.

Türkiye Cumhuriyeti’nin İlk Kapsamlı Anayasası: 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (20 Nisan 1924):

  • Daha geniş kapsamlı ve detaylı bir anayasa ihtiyacını karşılamak amacıyla kabul edilmiştir.
  • 105 maddeden oluşan katı bir anayasadır. İlk maddesi (Cumhuriyetin niteliği) değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez. Önceki iki anayasayı da yürürlükten kaldırmıştır.
  • Türkiye Devleti’nin bir cumhuriyet olduğu, dininin İslam, resmi dilinin Türkçe ve başkentinin Ankara olduğu tekrar teyit edilmiştir.
  • Egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin milletin tek ve gerçek temsilcisi olarak bu hakkı kullanacağı vurgulanmıştır. 1921 Anayasası’na göre bu hak doğrudan millete aitken, 1924 Anayasası ile temsili irade güçlendirilmiştir.
  • Yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne, yürütme yetkisi Meclis içinden seçilen Cumhurbaşkanı ve onun atadığı Bakanlar Kurulu’na, yargı yetkisi ise bağımsız mahkemelere verilmiştir (kuvvetler ayrılığı ilkesine doğru bir adım).
    • Ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin hükümeti denetleme ve düşürme yetkisi devam etmiştir.
  • 18 yaşını doldurmuş her Türk erkeği seçme, 30 yaşını doldurmuş her Türk erkeği ise seçilme hakkına sahip olmuştur.
    • Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimleri dört yılda bir yapılırdı.
  • Cumhurbaşkanı dört yıllığına seçilir ve tekrar seçilebilirdi.
    • Devletin başkanıdır ve gerektiğinde meclise ve Bakanlar Kurulu’na başkanlık edebilirdi.
  • Başbakan Cumhurbaşkanı tarafından meclis üyeleri arasından seçilir, bakanlar da başbakan tarafından yine meclis üyeleri arasından seçilir ve Bakanlar Kurulu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onayına sunulurdu.
  • Mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlerin güvencesi gibi yargı ilkeleri benimsenmiştir. 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, 1960 ihtilaline kadar yürürlükte kalmış ve çeşitli önemli değişikliklere uğramıştır. 1928’de devletin dininin İslam olduğuna dair hüküm anayasadan çıkarılmış, 1934’te kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmış ve 1937’de Atatürk İlkeleri anayasaya dahil edilmiştir.