• Osmanlı İmparatorluğu’nda hüküm süren hukuk sistemi, temelde şer’i hukuk üzerine kuruluydu. Bu hukuk anlayışı, dini metinlerin yorumlanmasıyla şekillenirdi.
  • Şer’i hukukun yanı sıra, örf ve adetlerden doğan örfi hukuk da, şer’i hukukun boş bıraktığı veya izin verdiği alanlarda uygulanmaktaydı. Bu iki unsur, Osmanlı hukuk sisteminin temelini oluştururdu.
  • Devletin kuruluşundan Tanzimat dönemine kadar, hukuki anlaşmazlıkların çözüldüğü birincil merci Şer’iye Mahkemeleri idi. Bu mahkemelerin başkanları olan kadılar, sadece yargısal görevler ifa etmekle kalmaz, bulundukları bölgelerin idari, mali ve belediye işleriyle de ilgilenirlerdi.
    1. yüzyılda, Osmanlı İmparatorluğu’nda Batı’nın hukuk anlayışı ve normları etkisini göstermeye başladı. Bu dönemde, Osmanlı ve Avrupa hukukunu sentezleme girişimleri ortaya çıktı.
  • Bu sentez çabalarının en önemli örneği, Ahmet Cevdet Paşa’nın başkanlığındaki bir komisyon tarafından hazırlanan Mecelle Kanunu idi. 1868-1878 yılları arasında hazırlanan bu medeni kanun, 1926 yılına kadar yürürlükte kaldı.
  • Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, hukuk alanında daha köklü bir değişim süreci başladı. Amaç, laik ve çağdaş bir hukuk sistemi kurmaktı.
  • Bu doğrultuda, 1924 yılında Şer’iye Mahkemeleri lağvedildi. Böylece, dini esaslara dayalı yargı sisteminin yerine, laik bir yargı sistemi tesis edilmesinin ilk adımı atıldı.
  • Mecelle’nin bazı açılardan yetersiz görülmesi üzerine, 1926 yılında İsviçre Medeni Kanunu’nun Türk ihtiyaçlarına göre uyarlanması için bir komisyon kuruldu.
  • İsviçre Medeni Kanunu, dönemin en yeni ve akılcı kanunu olması gibi nedenlerle tercih edildi. Bu kanun, 17 Şubat 1926 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edildi.
  • Kabul edilen yeni Medeni Kanun, Türk toplumunda, özellikle kadınların hakları konusunda önemli değişiklikler getirdi. Bu kanun ile kadınlara boşanma hakkı tanındı, miras paylaşımında erkeklerle eşit haklar verildi ve çok eşlilik yasaklandı. Ayrıca, kadınlara istedikleri mesleği seçme özgürlüğü de tanınmıştır.
  • Medeni Kanun ile birlikte, Patrikhanelerin dini işler dışındaki yetkileri de kaldırıldı. Patrikhane ve konsoloslukların mahkeme kurma hakkı ellerinden alınarak, hukuki yetki yalnızca devlete ait kılındı.
  • Bu dönemde, sadece Medeni Kanun değil, diğer önemli hukuki düzenlemeler de hayata geçirildi. 1926 yılında Ceza Kanunu, Ticaret Kanunu, Hukuk Mahkemeleri Usulü Kanunu, Ceza Mahkemeleri Usulü Kanunu, İcra ve İflas Kanunu ve Deniz Ticaret Kanunu da kabul edilerek yürürlüğe girdi. Bu kanunlar, modern bir hukuk sisteminin temel taşlarını oluşturdu.
  • Yeni hukuk anlayışına sahip hukukçuların yetiştirilmesi amacıyla, 1925 yılında Ankara’da Hukuk Mektebi açıldı. Bu kurum, Cumhuriyetin hukuk alanındaki ilerlemesi için hayati bir rol üstlendi.
  • 1930 yılında çıkarılan Belediye Kanunu ile kadınlar belediye seçimlerinde oy verme hakkını elde ettiler.
  • 1934 yılında yapılan anayasa değişikliği ile Türk kadınına milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanındı. Bu adımlar, kadınların toplumsal ve siyasi hayattaki yerini güçlendiren önemli inkılaplardı.
  • Hukuk alanında yapılan bu inkılaplar, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirilen çağdaşlaşma ve laikleşme hareketlerinin ayrılmaz bir parçasıydı. Amaç, akıl ve bilimin rehberliğinde, modern bir hukuk devleti inşa etmekti.